Fonksiyonel Tıp

Fonksiyonel Tıp

Fonksiyonel tıp, yaygın olarak standart tıpta hastanelerde uygulanan testlere ilave olarak daha ileri biyokimya, mikrobiyoloji ve genetik testleri kullanarak, kişinin genetik/epigenetik (SNP-Single Nükleotid Polimorfizmler) yapısını, vücudun doku düzeyindeki toksin (ağır metal vb.) yükünü ve intra-selüler düzeyde mikrobesin (vitamin-mineral ve omega3) düzeylerini göz önünde bulundurarak kişiye özel bir tedavi yaklaşımı sunan ileri bir tıp uygulamasıdır. Ana hedef hastalık oluştuktan sonra tedavi değil, hastalığa karşı korumadır. Bunun için de vücudun ihtiyacı, eksiklikleri yerine konarak sağlıklı beden oluşturulur.

Fonksiyonel tıp, standart tıp uygulamalarının tamamen tedavi etme anlamında çok başarılı olamadığı kronik inflamatuar hastalıklar için daha iyi bir çözüm sunar. Kronik inflamatuar hastalıklar dediğimiz başlık, kalp damar hastalıklarından kansere, haşhimato tiroiditinden, romatolojik rahatsızlıklara, Multipl Sklerozdan allerji ve astıma kadar birçok hastalığı kapsayan bir başlıktır. Tüm bu hastalıkların altında yatan sebep büyük ölçüde kronik inflamasyondur. Bu nedenle fonksiyonel tıpın desteği tüm bu hastalıklarda rutin standart tıp tedavisine çok olumlu katkısı olur. Ancak bu hastalara yönelik yapılan fonksiyonel tıp uygulamaları mutlaka ilgili branş doktorları ile iletişim sağlanarak yapılmalıdır.

Standart tıp uygulamaları ayırıcı tanı ile hastalığın adını koyma ve hastalıkla eşleşen ilaç ve ameliyatların uygulaması konusuna daha fazla odaklanırken, fonksiyonel tıp ise hastalığın adı ya da bölgesinden ziyade altta yatan fonksiyonel bozukluğun nereden kaynaklandığını bulmaya odaklanır ve ileri laboratuvar testleri ile hastalığın sebebini ortaya çıkarır, sonrasında da sebebi ortadan kaldıracak tedavileri uygular. Standart tıpta sıkça kullanılan idiyopatik (sebebi bilinmeyen) kavramını kullanmaz.

Fonksiyonel Tıp Gözüyle Menopoz Tedavisi

Yıllarca menopoz tedavisinin kansere yol açtığı korkusu ile menopozlu kadınlar  tedavi edilmedi. Fakat daha sonra bu yıllarda sentetik ilaçların, doz ayarlaması olmaksızın yanlış kullanıldığı gerçeği ortaya çıktı.

Günümüzde menopozu tedavi etmekteyiz.  Ancak çok önemli bazı farklarla.  Menopoz tedavisinde biyoeşdeğer  doğal östrojen ve progesteron   kullanmaktayız. Yani sentetik olmayan, vücudumuzun ürettiği ile tamamen aynı olan hormonları vermekteyiz. Bu ilaçlar ağızdan alınmadığı için damar pıhtılaşma sorununa da yol açmamaktadır.

Menopozun doğal formda hormonlarla tedavi edilmesi ile kemik,beyin, kalp sağlığı korunmakta, Alzheimer riski büyük oranda azaltılmaktadır. Sıcak basmalarının önüne geçilmekte, sosyal yaşam ve cinsel yaşam düzene girmektedir. Menopozda yaşanan vajinal kuruluk azalarak kaygan ve sağlıklı genital bölge oluşur.

Şüphesiz bu tedavi öncesinde hastayı jinekolojik yönden ve meme sağlığı açısından iyice tetkik ettikten sonra ilaçlara başlamaktayız.

Tüm bunların yanı sıra vitamin-mineral eksikliklerinin yerine konması, yaşlanan hücrelerimize verilecek  mitokondri desteği ile de  çöküşlerin de kısmen önüne geçilmektedir.

Menopoz Döneminde Vajinal Kuruluk

Östrojen hormonunun menopoz ile azalması, vajina bölgesinde atrofiye ve kuruluğa neden olur. Bu nedenle vajina ve idrar yolu esnekliğini kaybeder. Östrojen hormonunun azalması, vajinayı döşeyen epitelleri azaltıp salgısını bozar ve böylece vajina kayganlığını kaybeder. Bundan dolayı ilişki sırasında çok ciddi ağrılar hatta bazen kanamalar oluşur. İdrar yaparken sık sık hissedilen yanma, genital bölgede rahatsızlık hissi kuruluğa bağlı oluşabilir. Bu problemleri aşmak için;

Vajinal bölgeye doğal östrojen hormonlu kremler uygulanır ve vajinanın sağlıklı esnekliği yeniden oluşur. Östrojen hormonu verilemeyen hastalara genital Prp, hyaluronik asit içeren dolular; lazer tedavileri hastanın şikayetine göre uygulanabilir. Yine cinsel aktiviteyi devam ettirmek de gereklidir. Vajinaya kegel egzersizleri yaptırmak ve lokal vaginal kayganlaştırıcı jeller kullanmak da faydalı olmaktadır. 

Östrojen azalması ön planda olduğu için hormon içeren krem veya jeller kullanılması vajinanın esnekliğini ve kayganlığını geri kazanmasını sağlar. Ancak menopozda kuruluk dışında, sistemik şikayetler de varsa biyoeşdeğer hormon tedavisi dediğimiz, vücudun kendi hormonlarına benzer kremler ve fitiller verilmesi ateş basmasının azalması, kalp, beyin ve kemik sağlığının korunması açısından da faydalı etkiler sağlayacaktır.

Fonksiyonel Tıp Muayeneleri Nasıl Yapılır?

Fonksiyonel Tıp Muayenesinde hekim ile yüz yüze veya online olarak da görüşülebilmektedir.

Bu muayenenin en önemli özelliği kişiye özel olması ve ayrıntılı anamnez alınmasıdır. Tüm sistemler ayrıntılı sorgulanır. Gereken size özel kan testlerinizin yapılması da hastalık nedenlerinin iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.

Yapılan kan testlerinde sizin yakınmalarınızın, hastalıklarınızın biyokimyasal kök nedenleri, Karaciğerinizin vücudunuzun detoxunu yapıp yapamadığı, Metilasyon dediğimiz her an ürettiğimiz enerjinin düzeyi, enzimlerin, hormonların yapımı, Troid metabolizmanız, Osteoporoz riskiniz, Barsak dengesi ve Sibo ya da Geçirgen barsağa bağlı sorunlar, Adrenal sistem, Kalp Hastalığı riskleri, Kanser riski, İnsülin direnci, Hormon ihtiyacınız, Eksik vitamin dengeniz gibi tüm sistemlerde hastalığa doğru taşıyan kök nedenler apaçık gözlemlenebilmekte ve hangi noktalara müdahale etmemiz gerektiğini bize göstermektedir.

Anamnez formlarında kişinin ön plandaki hastalıkları, kullandığı ilaçlar, geçmişte yaşadığı tüm sorunlar, kadın hasta ise hormonal yaşadığı problemler, uykusu, ruh hali, ailesel hastalık öyküleri gibi tüm bilgilerin sorgulanması gerekmektedir.

Fonksiyonel Tıp Doktoru ile yapılacak olan bu uzun görüşme bu şekilde daha doğru, yeterli ve verimli olacaktır.

Bu hizmeti almak tanı konulmuş bir hastalığınızın olmasına gerek yok.

Fonksiyonel Tıp yaklaşımı bizi kronik hastalıklara götüren ve sağlığımızı yavaş yavaş kaybetmemize neden olan ya da günlük yaşam kalitemizi bozan uykusuzluk, kronik yorgunluk, kilo verememe, sinirlilik, depresyon, saç dökülmeleri, ciltte kuruluk, migren, huzursuz bacak sendromu, huzursuz barsak sendromu, eklem ağrıları, gibi geçmeyen sorunlara daha çözümcül yaklaşmakta ve SAĞLIĞIN DAHA İYİ OLMASI için çalışmaktadır.

Kadın hastalıkları açısından endometriozis dediğimiz çikolata kisti, polikistik over, infertilite dediğimiz kısırlık, adet öncesi gerginlik sendromları, menopozal şikayetler ve sonrasındaki hafıza problemleri, ostoporoz dediğimiz kemik erimesi gibi durumlarda daha etkin çözümler ve koruyucu hekimlik fonksiyonel tıp ile mümkündür.
Sağlığı hem geri kazanmak hem korumak mümkündür yeter ki isteyelim ve uygulayalım.

 Fonksiyonel Tıp

  • Kişiye özeldir.
  • Koruyucudur.
  • Önleyicidir.

Fonksiyonel tıp hekimliğinde amaç hastalık tanısı koyulmasından ziyade önlenmesidir. Hastalıkların ana nedenleri ve bunların ortadan kaldırılması fonksiyonel tıpta hedeflenir. Hastalığın temelini atan kök nedenleri belirlemek ilk aşamadır. Ardından genetik, beslenme, çevresel ve yaşam şeklini değerlendirmek gelir. Son aşamada ise nedenler arasında değiştirebileceklerimizi belirlemektir. Bunlar için muayene ve tahlil süreci gereklidir. Böylece kişiye özel sorunları belirlemek, uygun tedaviler ile şifa sağlamak hedeflenir.

 Bedenin bütünü değerlendirilip, hekim topladığı veriler ışığında kişiyi kronik ve kompleks hastalıklardan korumak için uzun vadeli bir plan ve yaşam tarzı programı çizer. Esas olan bütündür. Bütünü korumakdır.        

Fonksiyonel Tıpta Bakış Açısı

Bütüncül bir yaklaşım ile muayene organ ve tek sistem düzeyinde olmayıp geneldir. Testler günlük rutinin dışında, daha ileri laboratuvar testlerinden oluşur. Ayrıntılı soy geçmiş öyküsü de alınan hastamızda, genetik geçişli hastalık şüphesinde ileri tetkikler de yapılarak önleyici tedbirlerle hastalık önlenmeye çalışılır.

Fonksiyonel Tıpta Amaç

Fonksiyonel tıp ile, hastalanmadan önleyici ve koruyucu hekimlik yapmaktayız. Kronik hastalıkların bedeni yıpratmasını önlemek, sağlıklı yaşamak amacımızdır. Kronik hastalıkların oluşturduğu sonuçlardan ziyade, fonksiyonel tıp hastalıkların nedenlerini tedavi etmektir.

Fonksiyonel Tıpta Uygulanılan Testler

  1. Bedene zararlı olan toksinlerin tespiti,    
  2. Eksik olan vitamin ve mineral düzeyi,
  3. Barsak, ağız içi ve vajen mikrobiyotasının değerlendirilmesi,
  4. Gerekli durumlarda mikrobiyolojik testler (enfeksiyon şüphesi)
  5. Gerekli durumlarda genetik testler

Fonksiyonel Tıp Hangi Alanlarda Kullanılır?

Sağlıklı, kaliteli yaşamak için gerekli önlemler ve tedbirleri almaktadır. Kronik hastalıklar için daha yaşanılabilir çözümler bulmaya çalışır.

Kalp damar hastalıkları, romatolojik hastalıklar, troid fonksiyon bozuklukları, osteoporoz, alerji, inflamatuar hastalıklar, mide bağırsak sistemindeki fonksiyonel sorunlar, insülin direnci ve diyabet, menopoz ve menopozun getirdiği problemler gibi birçok hastalığın tanı ve tedavi sürecine destek olur.

Fonksiyonel tıpta hastalığın adı ve o tanıma yönelik tedaviden öte, hastalığın nedenini araştırır, hastalığın nasıl ve nereden olduğuna bakar. Nedeni bulmak tedavinin ilk aşamasıdır.   

Çoğunlukla kronik hastalıklara yol açacak nedenleri araştırıp, bu nedenleri ortadan kaldırmak ile tedaviye başlanır.            

Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı olarak aldığımız eğitim; sadece gebelik takibi ve jinekolojik hastalıklar olmayıp kadının tüm sorunlarında destek olmaktır. Yani barsak problemleri için ayrı, troid fonksiyonları için ayrı, kemik erimesi, psikolojik sorunlar için ayrı değerlendirmek değildir. Kadının bütün sistemlerini bir bütün olarak değerlendirip sağlıklı ve kaliteli yaşam sağlanmaya çalışılır.

Koruyucu Hekimlik ve Fonksiyonel Tıp

Kronik hastalıkların gittikçe arttığı, GDO lu yiyeceklerin tüketildiği, yoğun manyetik alanlarda, klimalı kapalı alanlarda yaşam oldukça bedeni yormaktadır.. Hem ruhsal hem de fiziksel hastalıklar artmakla beraber, çocuklarda da hem alerjik hem de psikiyatrik rahatsızlıklar oldukça arttı.   

Aslına bakarsak fonksiyonel tıp;

             Bedene yaklaşımda tümden gelim anlayışını benimsemektir.

             Bir ihtisas dalı değildir, iyi bir genel tababet bilgisi yeterlidir.

             Herhangi bir cihaza ihtiyaç yoktur.

Ancak özellikle bedenimizde eksik olanları tespit etmek amaçlı yapılan kan testleri ve genel muayene den oluşur. Aslında fonksiyonel tıp felsefesi, eksik olanı yerine koyma, hastalığı önleme, hastalık oluşumunu engellemedir.  

Kadın doğum hekimi olarak fonksiyonel tıpta hastamıza yaklaşımda sadece rahim ve yumurtalıkları değerlendirmek değil, bütüncül bir yaklaşımla sorun oluşturacak her kavramı yok etmek amaçtır. Her daim gerekli olmayan, kimi zaman yan etkileriyle birçok sistemi bozan ilaçlara ihtiyaç olmadan, teşhis ve tedavi dışında  bir tıbbın olmasıdır. Yani hemen bir tanı koymak ve ardından ilacı vermekten ibaret değildir. Hastalığı tetikleyen etkenleri ortadan kaldırmak, beslenmenin ve yaşam biçiminin düzenlenmesi, egzersizi hayata sokmayı, vitamin ve mineral desteğinden oluşur.

Fonksiyonel tıpda önce danışanımızın bedenini tanır, fizyolojisini değerlendirir, genetik ve çevresel etkenleri öğrenir, sorunlar anlaşılır, ardından hastalığın oluşumunu engellenmeye çalışılır. Bedeni bir bütün olarak değerlendirir, sistemlerin ve organların ilişkisi, işleyişi değerlendirilir, metabolizmayı bozan nedenler ve düzeltilmek amaç olmalıdır.

Menopoz dönemindeki bir kadında kemik erimesi beklenen bir sonuçtur. Ancak fonksiyonel tıpta mevcut önleyici ve koruyucu yaklaşım ile kemik erimesi oluşumuna izin verilmez. Biyoeşdeğer hormonların eşliğinde sağlıklı yaş alma sağlanır.

Adet düzensizliği olan bir kadında sadece her ay regl görmesi için ilaç verme yani sorunu çözemeden sonuca odaklanma doğru bir yaklaşım değildir. Polikistik over sendromu olan bir kadında ilk yaklaşım yaşam şekli değişikliği, kadını diyabetten korumak, obeziteyi önlemek ve bedeni toksik yükten temizlemek olmalıdır.

Kadın doğum uzmanı olarak yaklaşımımız hem hastalıkları önlemek, hem de kadının yaşamın her döneminde sağlıklı bir şekilde yaşamını devam etmeyi sağlamaktır. Dolayısıyla menopozda yaşanan kemik kırıklarını tedavi etmek değil, kırık oluşumunu engellemektir. Kadının hızlı bir şekilde yaşlılık belirtilerini yaşaması değil, sağlıklı bir şekilde yaş almasını sağlamasıdır. 

Hastamızın ayrıntılı değerlendirilmesi, detaylı testlerin yapılmasının ardından vücut fonksiyonlarını yeniden kazanılması amaçlı destek tedavileri ve eliminasyon diyeti gerekli durumlarda ise ilgili yan dal uzmanından destek alınır.                                                                                             

Hangi HastalıklarınTedavisinde Fonksiyonel Tıp

Amaç kronik hastalıkların oluşumunu engellemek. 

  1. Hormonal düzensizlikler
  2. Kalp damar hastalıkları
  3. Obezite
  4. Diyabet
  5. Sindirim sistemi hastalıkları
  6. Kronik yorgunluk sendromu
  7. Troid hastalıkları
  8. İnfertilite yani kısırlık
  9. Menopoz dönemi

Fonksiyonel tıpta amaç bu kronik hastalıkların önlenmesi eğer oluştu ise de kullanılan ilaçlara ve tedaviye destek olmak, tedavinin etkinliğini arttırmaktır.

Fonksiyonel Tıpta Değerlendirme

İlk aşama yanlışların düzeltilmesidir. Yani şifa amacıyla başvuran hastamıza rehberlik etmek, bir başka ifadeyle yaşam koçu olmaktır.

Beslenme

Fonksiyonel tıpta beslenme oldukça önemli ve sağlıklı bir yaşamın devamı için besinlerin tanınması, doğru beslenme oldukça önemlidir.

Beslenme çoğunlukla eğitim gibi aileden gelir, yöresel yiyecekler önemlidir. Çocukluktaki beslenme alışkanlıkları bazen bir çok yanlışı barındırabilir. Öğrenilen yanlışlar, bireyin yaşamı boyunca bütün sorunlarda karşımıza çıkan önemli bir problemdir. Beslenme alışkanlıklarının düzenlemesi ile birçok hastalığın tedavisinde şaşırtıcı ve güzel sonuçlar alınabilir.

Yaşam Şekli

Fonksiyonel tıpta bireyin yaşam şeklide oldukça önemli olup değerlendirilmelidir. Alışkanlıklar, uyku düzeni, stres yükü incelenir. Pozitif ve iyileştirici sonuçlar için ayrıntılı bir değerlendirme yapılan hastamızda yeni ve sağlıklı adımlar için önerilerde bulunulur. Ancak çoğu zaman tek görüşme yeterli olmayıp, hem bireydeki oto kontrolu sağlamak, hem de süreci değerlendirmek için hastamız aralıklarla kontrole çağrılır. 

JİNEKOLOJİDE VE GEBELİKTE FONKSİYONEL TIP BAKIŞ AÇISI İLE TAKİBİNİZİN YAPILMASI SAĞLIKLI YAŞ ALMAK İÇİN ÖNEMLİDİR.

Fonksiyonel Tıp ve Klasik Tıp Uygulamalarının Farkı?

Yaklaşım bütüncül, yani sadece kadın genital organları incelenmez. Kadının hem bedenini, hem psikolojisi bütünüyle inceleriz. 

İlk görüşme tanıma aşaması olup, beslenme alışkanlıklarınızda ki en ince detaylar, idrar ve dışkılama sıklığınız, yemek sonrası yaşadığınız sorunlar, uyku süreniz, cinsel hayatınız, iş ve evdeki performansınız, sağlık sorunlarınız detaylı bir şekilde dinlenir. Ardından ayrıntılı bir fizik muayene, takibinde de jinekolojik muayene ve gerekirse ek görüntüleme yöntemleri ile hastamızın muayenesi tamamlanır.

İkinci aşamada anamnez ve muayene sonuçlarına göre gerekli ve  ayrıntılı laboratuvar testlerinin yapılmasıdır. Klasik tıptan farklı olarak incelemeler daha detaylı olup, bedeninizde her saniyede gerçekleşen sayısız tepkimelerde gerekli enzimler, vitamin ve minerallerin incelenmesi oldukça önemlidir.

Son aşamada elimizdeki veriler incelenir ve sonuçlar hastamızla paylaşılır. Sorunlar belirlenir, uygun yaklaşımlar detaylı bir şekilde anlatılır. Vermeyi planladığımız ilacı reçete etmek düzenli bir kullanım için yeterli değildir. Ne için kullanıldığı, eksikliğinde yaşanılacak sorunlar detaylandırılmalıdır. Aksi durumda hastamız ilacı kullanmaya başlasa da kullanım süresine uymayabilir. 

ilk görüşme ardından tetkik sonuçları ile yeniden değerlendirilen hastamız ile artık belirli sonuçlar elde edilmiş, bir yol haritası çizilmiş olur.

Gerekli durumlarda diyetisyen desteği ve yan dal uzmanlarından görüş alınabilmektedir.

Kadın Hastalıklarında Fonksiyonel Tıbbın Yeri

Genel olarak fonksiyonel tıp, kronik hastalıklar ile ilgilenir. Özellikle kronik hastalıklarda altta yatan temel neden inflamasyondur. Amaç inflamasyona neden olabilecek etkenleri ortadan kaldırmaktır. Bu amaçla kimi zaman diyet düzenlenmesi, kimi zaman destek tedavileri ile inflamasyon önlenmeye çalışılır.

  • Diğer taraftan jinekoloji polikliniğimizde sık karşılaştığımız önemli bir hasta grubu menopoz dönemindeki kadınlardır. Ve çok üzücüdür ki birçok kadın menopoz dönemini destek almadan geçirmekte, hızlı bir şekilde bedenindeki değişiklikler de kadını ruhsal olarak çöküntüye uğratmaktadır. Menopoz döneminde tedavi yaklaşımı yıllar içinde belirgin değişikliklere uğradı.90’lı yıllar öncesinde her menopoz dönemindeki kadına hormon tedavisi başlanıldı. Ardından kanserojen diyerek en gerekli durumlarda dahi kullanılmadı. Fonksiyonel tıp yaklaşımında ise menopoz döneminde çoğunlukla kadına destekleyici tedavi önerilmekte ve uygun hastalarda biyoeşdeğer hormon başlanmaktadır. Biyoeşdeğer hormonal tedavi kadının sosyal hayatını destekler, ruhsal sıkıntılarını önler, bedenin yaşlanmasını önler.

Kullandığımız ilaçların biyoeşdeğer olması önemli. Yani vücudumuzda salgılanan ile aynı yapıda olmalı. Eşdeğer hormonlarda doz ayarı yaparken de, kullanılan miktarın etkinliğini sağlayacak en düşük dozda olması önemlidir.

Polikistik Over Sendromuna Fonksiyonel Tıp Bakışıyla Tedavi

Polikistik Over Sendromu kadınlar arasında çok yaygın bir estrojen baskınlığı hastalığıdır. Bazı aylar yumurtlama olmaması, bazı aylar ise geç yumurta atılımı olur. Bu durum da hormon dengesizliği ile beraberdir.

Hastalar hayatlarının birçok döneminde yüksek estrojen artışına neden olacak bir çok nedene maruz kalmıştır. Polikistik over sendromunda hastalığın asıl nedeni, insülin direncine bağlı olarak gelişen bir sendromdur. İnsüllin direncine bağlı vücuttaki androjenler, aromatizasyonla sürekli östrojenlere dönüşür. İnsülin seviyesi arttıkça karaciğerden, hormonları kendisine bağlı olarak dolaştıran SHBG nin sentezini azaltır ve böylece testosteron ve estrojen serbest kalarak açığa çıkar.

     Testosteron artışına bağlı olarak:

  •  sivilcelenme
  • tüylenme 
  • saç dökülmesi
  • kilo dağılımında değişiklik gibi erkeklik hormonu artışına bağlı yakınmalar yaşanır.   

      Estrojen artışına bağlı olarak: 

  • anksiyete
  • ödem
  • kilo alma
  • şişkinlik
  • göğüslerde fibrokistik hastalıklar
  • adet düzensizliği ve adet görememe gibi pek çok sıkıntılar yaşarlar.

      Ayrıca Overin içindeki İnsülin direncine bağlı Yumurta oluşturamamak ve çatlatamamak nedeniyle gebelik elde edememe gibi sorunlar yaşarlar.

Tedavide;

Polikistik overli kadınlara tedavi olarak doğal hormonla denge sağlanmayıp, sentetik hormon içeren doğum kontrol hapları vererek adet gördürmek, hastalığın nedenlerini tedavi etmez, ayrıca estrojen yükünü artırmaktadır.

Tedavide en önemli mesele, nedenlerine yoğunlaşmak olmalıdır. Yumurtalıktaki insülin direnci ile mücadele edilmelidir. Vücuttaki estojen ve testosteron artışlarını kontrol altına almak gerekmektedir. Fazla estrojen azaltılmalı ve testesteron yani erkeklik hormonlarının etkileri antiandrojenler  ile önlenmelidir. Mutlaka beslenme planı oluşturulmalıdır. Karbohidrat içeren ürünler, gluten ve süt gibi ürünler hasta değerlendirilip, azaltılmalı ya da  kesilmelidir. Egzersiz planı yapılmalı, vücuttaki yağ ve kas dengesi kas lehine oluşturulmalıdır. Hastaya bütünsel yaklaşıp psikolojik destek ihtiyacı gözlemlenmeli, meditasyon, nefes terrapisi, hipnoterapi açısından ıuygın bir planlama gerektiğinde yapılmalıdır.

Kronik bir hastalık olduğundan sabırla ilerlendiğinde çözüm mümkündür. 

Endometriozise Fonksiyonel Tıp Bakışıyla Yaklaşım

Endometriozis, gençlik çağlarından itibaren birçok kadını etkileyen mücadelesi zor bir hastalıktır. Bu hastalarda ;

  • gebe kalamama,
  • adet sancıları,
  • bazen ameliyatla yumurtalık ve/veya rahim kaybına kadar gidebilen  ağrılı adetler,
  • sürekli karın ağrıları,
  • hazımsızlık,
  • şişkinlik,
  • idrar yapmada zorluklar 
  • ağrılı dışkılama
  • ağrılı cinsel birliktelik gibi belirtilerle seyredebilirken hiçbir belirti vermeyebilir.

 En sık yumurtalıklarda (% 60-75) görülürken tüplerde, karın zarında, bağırsaklarda, idrar torbası ve eski ameliyat skarlarında da rastlanabilir ayrıca akciğer, beyin, göz gibi uzak organlarda bile görülebilir.

Kimyasallardan dioksinler, fitalatlar ve DDT nin özellikle bu hastalıkla ilişkisi bulunmuştur. Endometriozisde hücrede inflamasyonun ve aromatazın aktifleşmesi ile estrojen dominansı ve progesteron reseptörlerinin baskılanması söz konusudur. Estrojenin inaktif hale gelmesi de azalıp sentezi artar. Progesteron reseptörlerinde ise direnç gelişmiştir.

Tedavi sürecinde inflamasyonu baskılayan destekler kullanılmalıdır. Bu destekler arasında:

  • Melatonin,
  • Curcumine,
  • Resveratrol,
  • NAC,
  • ALA,
  • Yeşil çay (EGCG),
  • DİM, Ca-D-Glukarat,
  • C vit,
  • izoflavonlar (soya),
  • Lignanlar (keten tohumu),
  • Vitamin D,
  • Omega 3,
  • Quercetin,
  • Zn (çinko),
  • Gotu Kola
  • Fransız sahil çamı extresi - Pycnogenol
  • doğal progestesteron,
  • iyot gibi destekler,
  • egzersiz, stres yönetimi, bağırsak desteği, mikrobiyatanın düzenlenmesi,
  • inflamatuar besinlerin, gluten ve tüm rafineri gıdaların tamamen kesilmesi en önemli yaklaşımlardır.

Bu yaklaşım ile inflamasyonun azaltılması, aromatazın durdurulması sağlanır ve verilecek tüm destekler ile bu hastalık gerilemektedir. Böylece hastanın hem yumurtalık ve rahmini kaybetme riski azalır, hem de erken menopozdan kadın korunmuş olurken kasık ağrıları, adet sancıları, gebelik elde edememe gibi sorunları azalır.

Tedavide uzak durulması gereken gıdalar:

  • GLUTEN, SÜT gibi İNFLAMATUAR YİYECEKLER,
  • KAFEİN, ÇAY, KOLA,
  • TATLILAR,
  • BUĞDAY, PİRİNÇ,
  • MISIRÖZÜ, RİVİERA, MARGARİN, AYÇİÇEK YAĞLARI,
  • KIRMIZI ET, 
  • DİP BALIKLARI (toksin riski).

Antienflamatuar özellikli önerilen gıdalar: 

  • SOĞUK SIKIM YAĞLAR,
  • ÇİĞ KURUYEMİŞLER (ceviz, badem, fındık),
  • DOĞAL PREBİYOTİKLER (kefir, ev yoğurdu, lahana turşusu),
  • YÜZEY BALIKLARI (hamsi, palamut, istavrit, uskumru) 

Uzak durulması gerekenler:

XENOESTROJEN dediğimiz kimyasal endüstriyel ürünlerden deodorantlar, makyaj malzemeleri, şampuanlar, plastikler vb. uzak durmak.

Tedavide Amaç:

  1. Östrojenik etkinliği azaltmak
  2. Enflamasyonu engellemek
  3. Progesteron hormon eksikliğini düzeltmek.

 Bu tedavi aşamaları ile hastalığın ilerlemesi kontrol altına alınırken, ağrı da azalmış olmaktadır.

Osteoporoza (Kemik erimesi) Fonksiyonel Tıp Yaklaşımı

Osteoporoz kemik mineral yoğunluğunun azalmasına bağlı kemik yoğunluğu kaybıdır. Menopozdan önce 30-35’li yaşlarda yaşam şekline bağlı olarak başlar. Ergenlikten itibaren yapılan egzersiz kemik yoğunluğunu artırır.

Kemik Erimesini artıranlar;

  • Sigara, alkol, aşırı kafein tüketimi
  • Aşırı tuz tüketimi
  • Hareketsiz yaşam
  • Genetik yatkınlık
  • Kortizol tedavisi
  • Erken menopoz, cerrahi menopoz
  • Aşırı stresli hayat 
  • Uyku bozuklukları 
  • Rafine şekerden zengin beslenme, asidik beslenme
  • Mide koruyucu denilen PPI ilaçlar, epilepsi ilaçları
  • Aşırı zayıflık

Tedavi

Osteoporoz gelişmeden yıllar önce kemik yoğunluğunu artırmak için egzersiz, beslenme ve yaşam tarzı çok önemlidir.
Menopoz girmeden östrojen baskınlığı olan dönemlerde osteoporoz oluşabileceğinden, doğal progesteron tedavisi bu dönemde önemlidir. Kalsiyum ve çok daha değerli olan magnezyumdan zengin beslenilmelidir. Magnezyum kaynakları olan yiyecekler:
  • badem,
  • kabak çekirdeği,
  • mercimek,
  • ceviz,
  • susam,
  • fasülye,
  • avokado,
  • balık,
  • eksiklik saptanmışsa magnezyum sitrat formları tercih edilmelidir.

    Kalsiyum kaynakları olarak akla süt ve süt ürünleri gelir ancak süt bağırsak geçirgenliği artışına ve otoimmun hastalıklara yol açabilir. Süt yerine kalsiyum kaynakları olarak:
  • koyu yeşil sebzeler,
  • susam tohumu,
  • badem, fındık, ceviz,
  • muz, kivi,
  • mercimek,
  • maydonoz,
  • sarımsak tüketilmelidir.

Bu beslenme osteoporoz karşıtı asidik beslenme yerine alkalen bir beslenmedir. Bu besinlerdeki kalsiyumun biyoyararlanımı çok daha yüksektir.

D vitamini optimal seviyede tutulmalı ve en az 50 nin üstü hedeflenmelidir. Güneşin dik geldiği saatlerde, genelde st.11 ile 16 arasında, günde 15-20 dk. güneşlenmelidir. D vitamini takviyeleri K2 vitamini ile beraber verilmelidir. K vitamini kalsiyum metabolizmasında önemlidir ve kalsiyumu vücutta ihtiyacı olan bölgeye yönlendirir. K2 vitamini, kandaki kalsiyumun kemiklerde ve dişlerde kalsiyum birikmesini sağlayarak bu dokuların güçlenmesini sağlar. Bunun yanında kalsiyumun damar ve böbrek gibi dokularda birikmesini azaltarak damarların kireçlenmesini önlemeyi sağlar.

 K2 vitaminini hayvansal kaynaklardan alırız ve bağırsaklarımızdaki bakteriler de az miktarda sentezler. K2 vitamini, bakteriler tarafından sentezlenen bir vitamin olduğundan, genellikle fermente etler, peynirler ve hayvansal gıdalar gibi fermente ürünlerde daha çok bulunur.  brokoli, ıspanak, bezelye,meksika fasulyesi, çilek, kivi, böğürtlen ve fındık şeklinde sıralanabilir.

K2 vitamin kaynağı besinler ise: 

  • avokado,
  • buğday çimi,
  • brokoli,
  • ıspanak, 
  • bezelye,
  • meksika fasulyesi,
  • çilek,
  • kivi,
  • böğürtlen,
  • fındık şeklinde sıralanabilir.

Özetle kemik erimesinde verilebilecek takviyeler:

  • D3 K2 vitamini 
  • Omega 3,
  • boron,
  • çinko,
  • C vitamini takviyeleri,
  • Direnç egzersizleri ile kemiğe yük binmesi yoluyla kemik yapımı uyarılmalıdır.